
Bugün benim için çok anlamlı bir gün oldu. Büyük bir heyecan içindeydim; aynı zamanda Türk müzik medeniyetinin yanında olmanın sorumluluğunu da derinden hissettim. Çünkü Mehter, Türk halkının eşsiz bir gurur kaynağı, dünyada benzeri olmayan ilk ordu müziğidir. Unutulmuş bir medeniyetin sesini yeniden diriltmek, onu araştırmak ve onunla gurur duymak tarif edilemez bir duygudur. Bu mirası yaşatmak bizim en kutsal görevimizdir.
İnanıyorum ki, bugün bu sorumluluğun hakkını en içten şekilde verebildim. Her bir mehter nağmesi, sanki geçmişin ihtişamını bugüne taşıdı; her davul vuruşunda, ecdadın yürek sesi yankılandı. Bu an, yalnız bir görev değil, aynı zamanda ruhuma işleyen bir onur, kalbimde yanan bir gurur meşalesiydi.
Batılı bestecilerin eserlerinde Mehter ezgilerine yer vermesi, aslında bizim köklü kültürümüze duydukları hayranlığın ve derin ilginin bir göstergesidir. Bu, Türk milletinin sanat ve medeniyet gücünün yüzyıllar ötesine taşan yankısıdır.
Unutmayalım; medeniyetimizi yaşatmak, onu koruyup gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevidir. Çünkü bu sadece bir müzik değil — bir milletin ruhudur, tarihidir, var oluş sesidir.